Brand Financein Türkiyenin En Değerli Markaları 2014″ raporunu inceledim geçenlerde. İlk 10 sırada 4 banka, 2 iletişim, 1 havayolu, 2 perakende ve 1 adet de hızlı tüketim malları sektöründen şirketin bulunduğu listeyi aşağıda görebilirsiniz.
İlk sırada bulunan Türk Telekomun 2 milyar dolarlık bir marka değerinin olduğunu görüyoruz. 10. sırada bulunan Yapı Krediye neredeyse 2 kat fark atmış. İlk 10daki markaların ortalama değeri de 1.3 milyar dolar seviyesinde. Peki listenin ilk 10unun değerini toplasak hangi rakama ulaşabileceğimizi tahmin edebilir misiniz? Ben söyleyeyim
İlk 10 markamızın toplam değeri 16 milyar dolar civarında. Öte yandan 100 markamızın toplam değerinin de 30 milyar 843 milyon dolar olduğunu da belirtmekte fayda var.
Peki bu rakamlar tam olarak bize ne anlatıyor?
Yukarıdaki sorunun cevabını bulmak için global markaların bulunduğu listeyi incelemek gerek. 500 şirketten oluşan listenin son sırasındaki şirketin marka değeri, bizim marka değeri (3 milyar dolar) en yüksek şirketimiz olan Türk Telekomdan (2 milyar dolar) %50 daha fazla.
Öte yandan global 500de 33 farklı ülkeden şirketin var olduğunu görüyoruz. Ancak ne yazık ki dünyanın en büyük 17. ekonomisine sahip olmamıza rağmen ilk 500e 1 şirket dahi girdirememişiz. Dahası, ilk 100 markamızın değeri, sadece Appleın marka değerinin yüzde 30una bile tekabül etmiyor.
İlk 200 markamız bir BMW etmiyor
İlk 100 markamızın toplam değerinin karşılığı olarak dünya 12.si BMWyi görüyoruz. 31.8 milyar dolarlık bir değeri bulunan BMW, ilk 100 markamıza yaklaşık 1 milyar dolarlık bir fark atmış. İkinci 100 markamızın toplam değerinin de yaklaşık 1 milyar dolar olduğunu varsayar isek 1 BMWnin en büyük 200 Türk şirketi ile aynı değerde olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Neden dünya çapında bir markamız yok?
Aslında bu soru yıllardır kendimize en çok sorduğumuz soruların başında geliyor. Herkesin farklı yanıtı var bu konuya. Ancak Pazarlamasyon olarak bizce(*) en önemli neden toplum olarak başarısızlıklara karşı tutumumuz.
1-Dolar-Maas-Alan-CEOlar-Steve-Jobs-300×208
Ailenizin orta gelire sahip bir aile yapısına sahip olduğunu ve yirmi yıl boyunca sizi iyi bir üniversiteye göndermek için para biriktirdiğini düşünün. Üniversiteye başladıktan 6 ay sonra, sebebi her ne olursa olsun onca masrafa rağmen üniversiteyi bıraktığınızı varsayın. Bu da yetmezmiş gibi, onca sene size emek veren ailenizi karşınıza alarak, tası tarağı toplayıp, iç huzurunuzu bulmak için Hindistana gittiğinizi, bir müddet orada yaşadıktan sonra tekrar memleketinize döndüğünüzü düşünün. Bu durum karşısında ailenizin tavrı ne olurdu?
İş dünyasında, inovatif fikirlerin hayata geçirilmesinde ve en önemlisi yaratıcılıkta içgörünün şüphesiz büyük önemi var. Ve insanın bazı içgörüleri kazanması için, farklı düşünce yapılarına kısaca farklı düşünmeye ihtiyacı olabiliyor. Bu içgörüler bazen insanın herhangi bir anında karşısına çıkan birinde de saklı olabilir, çok farklı dünyalarda da. Türk aile yapısı aşağı yukarı belli kalıplar içindedir. Bugün kime sorsanız size bir şekil çizebilir. Peki soruyorum kaçınızın ailesi, onca senelik emeğin kaybolması uğruna üniversiteyi bırakma ve Hindistana gitme kararınınızın arkasında durabilir? Bahsettiğim kişi Appleın mimarı Steve Jobs. Yazının başlığında geçen Appleın
Ülkemizden Steve Jobsların çıkmamasının bir sebebi de başarısızlığa karşı sıfıra yakın toleransa sahip aile yapımızdan kaynaklanıyor olabilir.