Marka denilince akla gelen ilk şey büyük firmalar, kısa isimler, etkili sloganlar ve elbette en önemlisi görsel hafızayı besleyen ve akılda kalıcılığı en iyi düzeye taşıyan logolardır. Marka oluştururken ilk ve en önemli adım girilmek istenilen ve ürünlerin kendilerini doğru biçimde ortaya koyabilecekleri pazara uygun olan ve ön plana çıkabilecek bir tanımlayıcı bulmaktır. Bu tanımlayıcı kısa ama akılda kalan bir sözcük olabilir. Örneğin Nike, Adidas, Puma gibi markalar kendilerine akılda kalan kısa izimler seçmişlerdir. Ancak bu markaları bugünkü konumuna getiren tek şey isimleri midir, isimlerini yaşatan ürünleri mi?
Elbette bunların hepsidir. Ancak bunların yanında hayati bir öneme sahip olan tasarım da ön plana çıkmaktadır. Söz konusu ettiğimiz firma ya da kuruluşların her birinin ilk bakışta kendisini hatırlamamızı sağlayan ve görsel ibarelerin isimlerden daha kalıcı olduğu bilgisi üzerinden hareket edilerek bir kenara bırakılmamış olan simgeleri, kendilerini göstermektedir.
Bu simgeler oluşturulurken etkili bir özdeşleşim kurulabilmesi göz önünde bulundurulmaktadır. Yukarıda sözünü ettiğimiz markalar hem marka isminin font kullanımına ve yazının duruş biçimine (ki bu kalın, italik, ince, düz gibi pek çok farklı seçeneği barındırmaktadır)bakarken, hem de akılda kalıcı bir tasarımsal çizimle kendi marka değerlerinin piyasadaki görsel algısını düzenlemektedirler.
Bazen bu tasarımsal öğeler isim ve logonun dışına taşmakta, ürünün paketlenme biçimine kadar tasarımsal bir yoğunluk içerisine girilebilmektedir. Bu tasarımsal kaygı özellikle içecek sektöründe açık ara fark yaratmaktadır. Coca-Cola gibi büyük bir marka isminin bilinirliğini zamanla kazanmış olsa da özellikle özel tasarım cam şişesi ile ön plana çıkmaktadır. Firmanın zaman zaman başa dönerek yeniden ön plana çıkardığı cam şişesi 21. Yüzyılda teknoloji çağı olarak atfettiğimiz devirde nostaljik bir unsur yaratmaktadır. Bunun yanında 2015-2017 yılları arasında bir başka büyük içecek kuruluşu olan Fanta için şişe tasarımının değiştirilmesi noktasında bir kampanya çalışması başlatılmış bu vesileyle pek çok yeni tasarım değerlendirilerek günümüzde kullanılan şema elde edilmiştir.
Tasarımın markadaki hayatı yeri tam da bu bilinirlik ve görsel hafızanın zihinde daha çok yer edinebilmesinden kaynaklanmaktadır. Marka tescil sürecinde isim ve dizaynlarınızın benzersizliğinin kontrolü sürecinde tasarımsal öğelerin yerel ve yurtdışında faaliyet gösteren kurum ve şirketlerin dizaynları ile olan benzerlikleri özenle ön-araştırmaya tabi tutulmaktadır. Uygunluk alındıktan sonra Türk Patent Enstitüsüne başvuru yapılmaktadır. Marka tescilinde logonun hayati önemi en başta akılda kalma unsurunu tetikleme noktasında savunulurken, markanızın yerel ve yurt-dışına yönelik çalışmalarında önem kazanmaktadır. Ancak en önemlisi de görsel dizaynla desteklenmenin markaların bilinirliklerini ve hatırlanma oranlarını daha iyi bir orana çektiğidir. Yalnızca ismin bulunduğu markalar, görsel tasarımla desteklenen firmaların yanında %30 oranında daha geride kalmakta ve bilinir olma oranının görselle desteklenmemesi sonucunda bilinirliğinin %18-25lik dilimini yitirmektedir.